28 Mayıs 1918’de bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin kurucusu Mehmet Emin Resulzade’nin vefatının 70. yılı. Aziz ruhu şad olsun.
***
Mehmet Emin Resulzade, 31 Ocak 1884’te, o dönem Çarlık Rusyası’nın kontrolündeki Bakü’ye bağlı Novhanı köyünde, dindar bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Eğitimine dinî bir okulda başladıysa da, genç yaşta seküler fikirlerle tanışmış ve siyasi görüşü bu yönde şekillenmiştir. 1903’te, henüz 19 yaşındayken, “Şark-ı Rus” gazetesinde yazılar yazarak gazeteciliğe adım atmıştır. Bu dönemde, Çarlık rejiminin baskıcı politikalarına karşı çıkan Hümmet Partisi’nde aktif rol almış ve 1905’te gizli bir örgüt kurmuştu. Rus yönetiminin dikkatini çeken bu faaliyetleri nedeniyle 1909’da İran’a kaçmak zorunda kalmıştı. İran’da meşrutiyet hareketine destek veren Resulzade, 1911’de İstanbul’a gelmişti. Resulzade İstanbul’da Türk Ocağı’nda çalışmış ve Türk dünyasının birliği fikrini benimsemişti.
1913’te ise Çarlık Rusyası’nın çıkardığı afla Bakü’ye dönmüş ve burada siyasi mücadelesine devam etmişti. 1917’de, Müsavat Partisi’nin liderliğine seçilmesi, Resulzade ve Azerbaycan Türkleri için bir dönüm noktası olmuştu. Zira Resulzade bundan sonra müsavat, milliyetçilik, laiklik ve demokrasiyi birleştiren bir ideolojiyle, Azerbaycan’ın bağımsızlık hareketin lideri olmuştur.
Mehmet Emin Resulzade, Birinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru, Çarlık Rusyası’nın çöküşüyle Kafkasya’da ortaya çıkan bağımsızlık fırsatını değerlendirmiş ve 28 Mayıs 1918’de, başkanlık ettiği Azerbaycan Milli Şurası ile Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’ni (ADC) ilan etmişti. Bu süreçte Osmanlı Devleti’nin desteği büyük rol oynamıştı. Zira Haziran 1918’de imzalanan dostluk anlaşması ve Kafkas İslam Ordusu’nun Bakü’yü kurtarması, Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin kurulmasını sağlamıştı.
Ne yazık ki Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin ömrü kısa olmuştu. 27 Nisan 1920’de Kızıl Ordu’nun Bakü’yü işgal etmişti. Resulzade ise tutuklanarak Moskova’ya götürülmüştü. Resulzade Stalin’in araya girmesiyle idamdan kurtulmuş, fakat Sovyetlerle iş birliğini reddetmişti. 1922’de ise hapisten kaçmış önce Finlandiya’ya, sonra da Avrupa’ya geçmişti.
Resulzade, sürgün yıllarında mücadelesinden vazgeçmemiş, Azerbaycan davasını dünyaya duyurmaya devam etmişti. 1923-1928 yılları arasında İstanbul’da “Yeni Kafkasya” dergisini çıkarmış ve Sovyet işgalini anlatan yazılar yazmıştı. Avrupa’da, Paris ve Varşova gibi şehirlerde Azerbaycan diasporasını bir araya getirmiş, bağımsızlık fikrini canlı tutmuştu. 1930’lu yıllarda Polonya’da Azerbaycan Milli Merkezi’nin çalışmalarına katılmış, fakat Nazi Almanyası’nın yükselişi ve İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine çalışmaları sonuçsuz kalmıştı.
1947’de Türkiye’ye dönen Resulzade, Türk vatandaşı olmuş ve Ankara’ya yerleşmiştir. 1949’da Azerbaycan Kültür Derneği’ni kurarak gençlere Azerbaycan’ın tarihini ve kültürünü aktarmıştır. “Azerbaycan Meselesi” ve “Çağdaş Azerbaycan Tarihi” gibi eserleri, onun düşünce dünyasının birer yansımasıdır. 6 Mart 1955’te Ankara’da vefat etmiş ve Cebeci Asri Mezarlığı’na defnedilmiştir. Bir kere yükselen bayrak, bir daha inmez” diyen Resuzade ömrünün sonuna kadar Azerbaycan’ın bağımsızlık davasından vazgeçmemiştir.