2002 yılında gerçekleşen Amerikan işgalinin ardından sürekli bir istikrarsızlık içinde olan Irak’ta, Şiiler arasında yaşanan iç çekişme yeni şiddet olaylarının habercisi niteliğinde. Mukteda Es- Sadr’ın siyasetten çekildiğini açıklaması üzerine, İran destekli bir yönetim istemeyen Sadr taraftarları … tarihinde yabancı misyonların yer aldığı ve Irak’ın geneline nazaran şiddet olaylarının yaşanmadığı Yeşil Bölge’ye girdiler ve Meclis binasını batılar Bu durum karşısında Irak’ın yeni bir iç savaş tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı değerlendirilmesi yapılıyor.
Mukteda Es- Sadr’ın siyaseti bıraktığını açıklaması üzerine Kanun Devleti Koalisyonu’nun lideri ve eski başbakan Nuri el- Maliki, Irak’ın mevcut bakanlarından Sudani’yi Başbakan adayı ilan etti. Sudani’nin adaylığı özellikle İran’a yakın siyasi gruplar arasında destek gördü. Bu durum karşısında Sadr yanlıları, bir nevi ikinci Maliki olarak gördükleri Sudani’nin adaylığına tepki olarak sokak gösterilerine başladılar. Sadr yanlılarının talepleri ise, yargı idaresinin değişmesi, Irak’ın durumundan sorumlu tuttukları Maliki’nin yargılanması ve erken seçime gidilmesi yönünde. Sokak gösterileri Sadr’ın taraftarlarına yaptığı çağrı ile kısa süre içinde son bulmuş olsa da, bu süreçte en az otuz kişi hayatını kaybetti. Son olaylar Irak da istikrar sağlanması yönündeki çabaları boşa çıkarmış durumda.
2013 yılından sonra etnik ve mezhepsel bir siyasi sistemin hayat bulduğu Irak’ta, yine bu tarihten sonra kurulan hükümetlerin hemen hepsi siyasi krizlerin şiddetlenerek artmasına sebep oldu. Bu durum karşısında Irak’ta sağlıklı bir muhalefetin şekillenmesi de mümkün olmadı. Ulusal birlik hükümetleri içinde istedikleri gücü elde edemeyen gruplar hükümeti işlevsiz bırakacak şekilde bir muhalefet tarzı takip ettiler. Neticede geçen yıllar içinde Irak’ta devlet yapısının kurumsal bir kimliğe kavuşması mümkün olmadı.
Günümüzde Irak yönetiminde başat aktör olan Şiiler de süreç içinde bir iç hesaplaşmaya girdiler. Irak Meclisi’nde 73 vekili olan Mukteda es- Sadr ve diğer Şii gruplar arasında bir rekabet ortaya çıktı. Sadr’ın siyasetten çekilmesi yönünde atmış olduğu son adım da bu çekişmenin bir sonucudur. Sadr siyasetten çekilirken kendi taraftarı olan vekillerin de istifasını istemek suretiyle rakiplerinin etrafında birlik olabilecekleri bir aday çıkaramayacakları düşüncesindeydi. Ancak İran ile yakın bir ilişki içinde olan gruplar ortak bir aday konusunda uzlaşınca Sadr’ın hesapları boşa çıkmış oldu.
Irak Şii’lerinin içine düştükleri bu anlaşmazlık şüphesiz Irak’ın hali hazırda tartışmalı olan toprak bütünlüğünü önlenmesi güç bir tehlikeye soktu. Bu durum karşısında Irak’ın toprak bütünlüğü konusunda kısa vadede nasıl bir manzaranın ortaya çıkacağını kestirmekte güçleşmiştir. Sadece Irak’ta ki siyasi iklimin geri dönülmez bir şekilde değiştiğini söylemek yerinde bir yaklaşım olacaktır. Bu şartlar karşısında öncelikli olarak Irak’ın devlet idaresini kurumsallaştırması ve bunun için anayasal bir düzenleme ile vatandaşlık esaslarını şekillendirmesi gerekmektedir. Bu sağlanmazsa Irak’ın geleceği bugününden daha karanlık gözükmektedir
Irak’ın içinde bulunduğu karışık durum, Türkiye’yi de yakından ilgilendirmektedir. Türkiye’nin sınır komşusu olan Irak’ta ortaya çıkacak yeni karışıklıklar, halihazırda mülteci/sığınmacı konusunda sorunlar yaşayan Türkiye’yi yeni göç dalgaları ile karşı karşıya bırakabilir. Öte yandan, Türkiye için kronikleşmiş bir sorun olan PKK terörü de ulusal güvenlik noktasında yeni tehditleri beraberinde getirebilir. Nitekim Türkiye, Irak’ta yaşanan gelişmeleri yakından takip etmektedir. Türkiye’nin milli menfaatleri için Irak’ta bulunması bu şartlar karşısında eskisinden daha önemli bir hale gelmiştir.
Irak meselesi etrafında Türkiye’nin bölgede etkili olan farklı aktörleri de yakından takip etmesi bir zorunluluktur. Özellikle son olaylar ışığında İran’ın bölgedeki etkinlikleri önem kazanmıştır. Halihazırda bölgede bir rekabet içinde olan ABD ve Rusya’nın atacağı adımlar da Türkiye’nin güvenliğini doğrudan etkileyecektir.
UTAMER Analiz