Yıl 2022 ve pandemi en ağır süreçti derken bir anda Rusya-Ukrayna Savaşı ve ekonomik krizle boğuşan bir dünya….
Çağın en önemli özelliği herkesin her şeyden çok hızlı haberdar olması. Krizin varlığından da bu hızlı iletişim kanalları ile haberdar olan toplumların salgınla sarsılan dengesi, şimdi de gıda ve enerjiye ulaşmakta zorluklarla mücadele etmekle ödevlenmiş durumda. Rusya’ya uygulanan ambargonun geri bildirimi Rusya’nın Avrupa’ya enerjiyi kesmesi olarak ortaya çıktı. Avrupa’nın bu kaotik durumdan kurtuluşu için Türkiye önemli bir aktör. Avrupa enerji krizini bir şekilde çözer elbette….Peki gıda problemi nasıl çözülecek, toplumlar soğukla mücadele eder de açlık ya da kıtlıkla nasıl mücadele edecek?
Rusya’ya yönelik izlenen politikalar bugün oldukça sert ve taraflı. Peki geçmişte durum nasıldı, devletler Rus politikalarına karşı ne gibi önemler aldı ya da adımlar attı?
Bu soruların cevabı; Bulgar Maliye Bakanı Tonçev’in Sofya’daki Alman Ortaelçisi Mihaeles ile 23 Mart 1914 tarihinde yaptığı görüşmede aranacaktır. Görüşme Bulgaristan’ın Almanya’dan ekonomik destek talebi çerçevesinde gerçekleşmiştir.
“Maliye Bakanı Tonçev, Mihaeles’e Bulgaristan’a ekonomik destek verilmesini rica etmiş ve ona Hamburg’daki M.M. Warburg ve Co bankasıyla yaptıkları görüşmenin içeriğini anlatmıştır. Kendisine 20 Mart 1914 tarihinde Warburg bankasına gönderdiği mektubu takdim etmiştir. Tonçev, Bulgaristan’ın finansal durumunu da izah etmiştir. Bu görüşmeden bir süre sonra Warburg bankası, Bulgaristan ile ilgili gerekli bilgileri elde etmek için Mihaeles ile bağlantıya geçmiş ve Warburg bankasının delege avukatı Dr. Melchior Sofya’ya gelmiştir.
Alman Elçisi Mihaeles, Dr. Melchior’u Maliye Bakanı Tonçev ile bizzat tanıştırdıktan sonra ikili arasında yapılan görüşmede Melchior, Maliye Bakanına; Bulgaristan’ın talep ettiği 300 Milyon Franklık kredinin Almanya’ya kabul ettirilemeyeceğini ifade etmiştir. Bulgaristan için daha küçük ölçekli bir miktar talep edilmesi ve kredinin bir kısmının verimli yatırımlarda kullanılması durumunda daha kısa bir zamanda para tesliminin yapılabileceğini de belirtmiştir. Almanya’daki para piyasasının mevcut durumunun 100 milyon frank civarında olduğunu izah eden Melchior, Londra, Viyana, Hollanda, Belçika ve İsviçre’den de 100 milyondan fazla kredi elde edilebileceğini vurgulamıştır. Daha sonraki bir tarihte Sofya’ya gelen Disconto-Gesellschaft-Schlieper bankasının yöneticisi Georg Solmssen’de Melchior’un görüşlerine benzer bir görüş ifade etmiştir.
Bu görüşmeden olumlu bir sonuç alamayan Bulgar Maliye Bakanı, Başbakan Radoslavov ile yaptığı istişareden sonra aynı gün Alman Ortaelçisi Mihaeles’ten bir görüşme talep etmiştir. Bu ikinci görüşmede Mihaeles’e Bulgar hükümetine sağlanacak olan finansal desteğe yönelik olarak Başbakan Radoslavov’un talebini iletmiştir. İdareyi ülkenin sıkıntıda olduğu bir zamanda alan hükümetin Rusya’ya daha fazla bağımlı olmamaya ve dış politikasını Rusya’nın aksi istikametine yönlendirmeye çabaladığını, toplumun büyük bir kesiminin de bu durumu desteklediğini ifade eden Tonçev, Rus yanlısı partilerin Rusya’nın tüm parasal yardımına rağmen son seçimlerde 245 sandalyenin sadece 72’sini kazandığını dile getirmiştir.
Finansal desteğe ihtiyacını belirten Tonçev, Bulgaristan için şu anda işlerin Almanya lehinde ilerlediğini ve hali hazırda Bulgaristan üzerinde etki kurmaya muhalefet partileri aracılığı ile devam eden Rusya’ya karşı Almanların bu desteği sağlaması gerektiğini vurgulamıştır. Tonçev, Bulgar hükümetinin bu krediyi sağlamak için Almanya ve onun müttefiklerine başvurmak zorunda olduğunu dile getirmiş ve kendi kaynaklarını terk etmek zorunda kalan Bulgaristan’ın savaş zararlarının üstesinden gelecek durumda olmadığını ifade etmiştir. Bu süreçte Bulgaristan’ın ihtiyacını karşılayacak yegâne unsur Almanya’dır. Eğer Almanya’dan da umduğunu bulamazsa Bulgaristan’ın özellikle Paris’e yönelmekten başka bir çaresi kalmayacaktır. Çünkü devlet yaşamak zorundadır. Bu şekilde de Rus direktifleri ile Paris ekonomisine bağımlı olacak olan Bulgaristan, yine zararlı Rus etkisine maruz kalacaktır. Bu nedenle mevcut hükümet için en azından acil ihtiyaçlarını karşılayabilmek için kredi görüşmelerinin hayati öneme sahip olduğunu da kesin bir şekilde ortaya koymuştur.
Alman Ortaelçisi Mihaeles ise Bulgaristan’a sağlanması istenen kredi hakkında Tonçev’e geçen 23 ayda Bulgar hükümetinin politikaları hakkında bazı kanaatlere vardığını ve bunu Alman İmparatorluğuna ilettiğini söylemiştir. Almanya için ve Yakındoğu’daki Alman çıkarları için bağımsız bir Bulgaristan’ın ne kadar değerinin ve buna bağlı olarak Bulgar ordusunun kendileri için ne kadar önemli olduğuna, aynı zamanda Bulgaristan’ın Avusturya-Macaristan ile birlikte veya Avusturya-Macaristan’a karşı ne kadar mücadele edeceğine dikkat çekmiştir. Fakat bir gıda bölgesi olarak muazzam bir rolü olduğuna da önemle değinmiştir. Çünkü Bulgaristan’dan Almanya için büyük miktarda hububat ihraç edilmektedir. Bir Rus emri ve müdahalesi ile Balkanlardan gıda akışının engellenmesi durumunda bunun Almanya ve müttefikleri için çok kötü bir etki yapacağını belirtmiştir. Ayrıca bu durumun Almanya’nın denizle bağlantısını da kolayca kesmesi söz konusu olabilir. Eğer Bulgar hububatı Almanya’ya ulaşmazsa Almanya’nın açlıktan ölebileceğini ifade eden Mihaeles, Almanya’nın düşmanlarına uzak bir pozisyonda olan Bulgaristan’a en büyük ilgi ve alakanın ise yine Almanlar tarafından gösterildiğine de önemle vurgu yapmıştır. Mihaeles, Eğer Almanya, Bulgaristan üzerindeki çıkarlarını zorlarsa Üçlü İttifakın etki alanında bulunan Romanya’yı korumasının da çok daha zor olacağının farkındadır. Çünkü bu durumda Romanya, Macar sınırı hariç Slav baskısına her taraftan maruz kalacak ve zaman ilerledikçe de kendisini koruması daha zor olacaktır.”
Alman Elçisinin bölgedeki Alman çıkarlarına yönelik beyanlarından savaş esnasında Bulgaristan’ın stratejik konumunun ve ordusunun Almanya’ya getirisinin çok büyük olmadığı ile ilgili bir ima sezilmektedir. Fakat Almanya için Bulgaristan’ın var olmasını gerektiren ve en önemli kısmın ise savaşın devam ettirilebilmesi için Almanya’ya gereken iaşe mallarını sağlayan bir kaynak ve denize açılan bir kapı olarak görülmesidir. Bunların yanında Almanya, Bulgaristan’a sırt çevirirse bu onu Rusya ve diğer İtilaf Devletlerine armağan etmek demek olacaktır ki bu da Almanya’nın çıkarına ters bir durumdur. Zira Balkanlardaki diğer devletlere nazaran Bulgaristan’ın aynı safta tutulması hem daha kolay hem de daha büyük etkiye sahip olacaktır. Bu etki ise bir zincirin halkaları olarak düşünülmelidir. Bulgaristan’ın kaybedilmesi dolayısıyla Romanya’nın kaybedilmesi gibi bir sonuca neden olacaktır ki Almanya da zaten bunun farkındadır.
Görüşmenin Romanya ve Bulgaristan üzerinden devam eden kısmında; “Bulgaristan ve Romanya arasında nezaket üzere işleyen bir diyaloğun hala var olmasını Dobruca üzerinde yaşanan problemlerin çözülebilme ihtimalinin devam ettiği şeklinde yorumlayan Mihaeles, her iki halk arasında birbirlerine karşı duyulan öfkenin sürdüğünün de bilindiğini belirtmiştir. Fakat Tuna’da insan hareketliliğinin daima var olduğunu, binlerce Bulgar tarım işçisinin hasat için Romanya’ya gittiğini ve hasat sonrasında ise tekrar yurtlarına döndüğünü, iki ülke arasında tesis edilecek dostane bir ilişkinin her şeyden önce ekonomik açıdan mevcut çatışmaların unutulmasına vesile olacağının önemine” değinmiştir.
Mihaeles, Almanya açısından da Bulgaristan nezdinde atılması muhtemel birtakım adımlar önermiştir. “Karadeniz’in tamamında Bulgar bölgelerinin değerini artırmak gerekmektedir. Artık derhal Ege denizi ile bağlantısı olan yolların tayinini yeniden tesis ederek bölgenin güneyinde ekonomik kalkınmanın sağlanması önem arz etmektedir. Bu şekilde Bulgaristan’ın Kuzey Avrupa’ya ihracatı Ege denizine ulaşan kendi yollarından yapılacak ve Dobruca’nın kaybından kaynaklanan matemine son verecektir. Bu tespitler aslında kredi için Bulgaristan’ın ihtiyaç duyduğu ve talep ettiği miktara karşılık fakat Almanya’nın verebileceği meblağ üzerinden “kredinin bir kısmıyla doğru yatırımlar yapılması” olarak ifade edilenlere karşılık gelmektedir. Aslında bu yatırımlar da doğrudan Alman çıkarlarına hizmet edecektir.
Daha sonra Romanya ve Bulgaristan ile ilgili görüşlerine devam eden Mihaeles; “Bulgar subaylar arasında Romanya’ya karşı bir nefretin hala hâkim olduğunu bildiğini iletmiştir. Fakat Bulgaristan’ın tüm komşularıyla kötü ilişki içerisinde olmasının Bulgaristan’ı hareketsiz bırakacağını ve Romanya ile en azından Sırbistan ve Yunanistan’a nazaran aralarındaki problemleri daha kolay çözebileceğini ifade etmiştir. Zaten Dobruca’nın Bulgarlar tarafından terkedilmesi meselesine bakıldığında Romanya’nın bu nedenle Bulgarlara güceneceği herhangi bir sebebinin olmadığını dile getiren Mihaeles, Balkanlar’ın dengesini Romanya’nın savaş ilanına bağlamıştır. Buna bağlı olarak eğer Rusya, Sırbistan’da şu anda yaptığı gibi Bulgaristan’a da kendi iradesini dikte ederse, Romanya’nın o zaman tamamen yok olacağının ve herhangi bir Romen egemenliğinden bahsedilemeyeceğinin de altını çizmiştir.” İşte bu noktada en büyük görevin Almanya’ya düştüğünü belirten Elçi, bu görevi ise iki ülke arasında hala var olan çelişkiler üzerine dengeli bir şekilde nüfuz etmek olarak tanımlamıştır. Bulgaristan ve Romanya’nın birlikte olmaya ikna edilmesi hem ikisinin de kendi ulusal istiklallerini korumalarını hem de sakin ve rahatsız edilmeden Üçlü İttifakın etki alanında güçlerini muhafaza etmelerini sağlayabilecektir. Alman Elçisi Balkanlar üzerindeki dengeyi çok iyi analiz etmiştir. Sırbistan, Yunanistan ve Rusya üçgeni içerisinde kalan Romanya ve Bulgaristan’ın kendilerini korumaları ve varlıklarını devam ettirebilmeleri ancak birlikte hareket etmeleriyle mümkündür. Onların bir arada olmaları için Almanya’nın desteği de önemlidir. Bu durum zaten Almanya’nın da birinci önceliği olmuş fakat savaşın ilerleyen aşamalarında bu birlikteliği sağlayamamıştır.
Görüşme 23 Mart 1914 tarihinde gerçekleşmiştir. Anlaşılacağı üzere Bulgar makamları ekonomik bir destek sağlayabilmek için Almanya’yı ikna etmeye çalışmaktadır. Bunu da 500 Milyon Frank bir kredi ile sağlamış ve ilk ödemeyi Temmuz 1914’te almıştır. Dikkate şayan durum ise savaş 28 Haziran 1914’te başlamışken savaş öncesinde Balkanlarda kurulmak istenen dengeden ve bu denge üzerinde Rus etkisini görmektir.
Rusya’nın bir asır önce de bölgede önemli bir etken olduğu, bugünlerde bu etkiyi tekrar oluşturma çabasının dünyayı bir savaşın eşiğine sürükleyip sürüklemeyeceğini yaşayıp göreceğiz.
Kaynak: Bulgar Tarih Arşivi; İİ BAN, Kol. 6, Op. 63, Ae. 221, l. 651-657, (ИИ БАН, Кол. 6, оп. 63, а. е. 221, л. 651-657). Sofya’daki Alman Ortaelçisi Georg von Mihaeles’in Berlin’deki Şansölye Kont Theobold von Betman-Holweg’e 23 Mart 1914 (5 Nisan 1914) tarihli ve 33 numaralı özel raporu: (Arhivnite Govoryat, s. 141.)